5 Aralık 2011 Pazartesi

Sam Harris: Akla-aykırılık Kara Borsası olarak Din

1967 doğumlu Amerikan yazar Sam Harris Stanford Üniversitesi Felsefe Bölümünden mezun ve şu an nöroloji alanında doktorasını yapmakta.
PEN-Award’a layık bulunan 2004 yılında yazdığı "The End of Faith" adlı kitabıyla dünyaca üne kavuştu. Bu kitaba gelen eleştirilere cevap vermek için 2006 yılında yazdığı "Letter to a Christian Nation" adlı eseri de en çok okunanlar listelerinde yer aldı. Bunların yanı sıra Newsweek,The Los Angeles TimesThe Times (London) ve The Boston Globe gazetelerinde makaleler yazmakta.
Türkçe’ye çevirmeye çalıştığım makalesinin İngilizce orjinalini >burada<, Andreas Müller tarafından hazırlanan bir Almanca çevirisini de >burada< bulabilirsiniz.

Akla-aykırılık Kara Borsası olarak Din
Akıl zorunluluktur, tercih değil. İnsan, bilerek kendi kendini ürkütemeyeceği gibi, bile bile yetersiz/kötü kanıtlara binaen bir teze de inanamaz. Eğer bundan şüpheniz varsa, başarısız kalmış bir yeniyıl niyeti hakkında şöyle bir rapor dinlediğinizi farzedin:
"Bu sene daha rasyonel olma kararı almıştım, ne var ki Ocak ayının sonlarında tekrar eski alışkanlıklarıma yenik düştüm ve bazı şeylere yine yetersiz/kötü sebeplere binaen inanmaya başladım. Şu an sigara içmenin zararsız olduğuna, ölmüş kardeşimin yakın gelecekte hayata döneceğine ve Angelina Jolie ile evlenmek üzere seçilmiş olduğuma inanmaktayım, sadece bu inançlarımın kendimi iyi hissetmemi sağlaması ve hayatıma anlam katması sebebiyle."
Akıl melekemizin çalışma şekli bu değil. Bir iddiaya inanabilmemiz için, bu iddianın doğru olması sebebiyle inandığımıza inanmamız gerekiyor. Daha sonradan bazı düşünce hatalarımızın olduğunu tespit edebilsek de, bu hatalar her zaman karanlıkta, bilincimizin dışında gerçekleşmekte. Her şimdiki an’da sahip olduğumuz bir inanış, aynı zamanda kendi kendimizi kandırmadığımız kanaatini içerir.
Bu düşünce zorunluluğu, dinler için her zaman bir sorun teşkil etmiştir. Baştan aşağıya inanılmaz fikirlerle dolu oldukları için, dünya dinleri, aklı reddetmeden aklı aldatabilme yollarını bulmak zorunda kalmışlardır. Önerilen manevra genelde "iman" olarak adlandırılır ve gerçekten de istenilen hedefe ulaşmakta başarılı gibidir. İman, kişinin kendisini, akıl standartlarını muhafaza ettiğine inandırabilmesini sağlar, aslında bu standartları terketmiş olmasına rağmen. İnsanda tabii ki, böyle bir bahaneye kapıldığını farketmemek için güçlü bir dürtü mevcuttur, çünkü aksi takdirde hile ortaya çıkacaktır. Bilindiği üzere, bu gibi bilişsel jimnastikler, aynı hileye düşmüş insanların varlığıyla epey kolaylaşmaktadır. Bazen koca bir köy gerekir insanın kendisini kandırabilmesi için.
Bu asil teşebbüsü desteklemek amacıyla her din, aynı görüşten insanların eleştiriden uzak bir şekilde dinî inançları adına kötü/yetersiz sebeplerle alış-veriş yapabilecekleri bir "akla-aykırılık kara borsası" oluşturmuştur. Siz de bu yanlış bilgi ve kendini kandırma ticaretine katılabilirsiniz. Aşağıdaki yöntem milyarlarca insanda işledi ve sizde de işleyecektir.
Tanrıya Nasıl İnanılır?
- Altı kolay adımla -
1. İlk olarak Tanrıya inanmak istemeniz gerekir.

2.
 Ardından yeterli kanıt olmamasına rağmen Tanrıya inanmanın çok asil birşey olduğunu anlamalısınız.
3. Ondan sonra, insanda varolan, kanıt olmadığı halde Tanrıya inanabilme yetisinin, bizzat Tanrı varlığının kanıtı olduğunu idrak etmelisiniz.

4.
 Artık, daha ileriye giden her türlü kanıt ihtiyacını (hem kendiniz hem de başkaları için) bir tür şeytana uyma, manevi hastalık veya aklın yanıltması olarak görünüz.

5.
 İman edimleri olarak 2.-4. adımlara başvurunuz.

6.
 Tekrar 2. adıma dönünüz.
Açıkça anlaşılabileceği üzere, bu bir nevi arzu ve hülyalar devirdaim makinesidir ve zorunlu olarak kısıtlanmış bir kendini-tanıma ve gerçeklikle eksik bir temasa yol açar. Ama söylendiğine göre birçok faydası varmış, ve makineyi bir çalıştırmaya başlarsanız kendinizi nezih bir topluluğun içinde bulursunuz. Gerçekten de, görünen o ki, bir daha hiç bir zaman yalnız kalmazsınız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder