Araştırma Dosyaları

Kuran Miras Paylaşımındaki Matematik Hatası ve Müslümanların Savunma Taktikleri

Kuranda Matematik Hatası
Kuran'daki matematik hatası, internette inananlarla inanmayanlar arasında belki de en yoğun tartışılan konulardan olsa gerek. Bu durum, yani meselenin bu denli yoğun tartışılıyor olması, "demek ki iddia edildiği gibi Kuran'da bir matematik hatası yok, aksi halde bu kadar tartışma olmazdı, ne de olsa matematik kuralları objektif ve kesindir" gibi bir algıya yol açabilir. Oysa söz konusu hata, aslında tartışma götürmeyecek kadar açık-seçik ve ilgilenen herkesin kontrol edebileceği türden.
http://turan-dursun.blogspot.com/2011/12/kuran-miras-paylasmndaki-matematik.html




Kuran’daki Kısas ve Diyet Hükümlerinin Analizi ve Eleştirisi

cana can, kana kan
Kısas, İslam Hukuku terimi olarak, adam öldürme veya yaralama suçlarında, suçluya uygulanan cezanın adıdır ve katilin öldürülmesi veya adam yaralayanın aynı şekilde yaralanması anlamına gelir.(1)
Diyet ise (bu bağlamda), kısas hakkından ferâgat edildiği durumlarda, suçlunun, yaraladığı kişiye veya öldürdüğü kişinin yakınlarına -bir nevi tazminat olarak- ödemesi gereken bedeldir.(2)
Bu çalışmada, I) kısaca Kuran’daki düzenlemeyi aktardıktan sonra II) bu hükümlerin İslam açısından (inananlar için) bugün de bağlayıcı ve geçerli olduğunu yine Kuran ile göstermeye çalışacağım. III) Ardından Bakara/178’deki sorunlu bir ibarenin yol açtığı ikilemi (dilemmayı) işleyeceğim. IV) Hukuki bir takım ayrıntıların İslam alimlerince nasıl değerlendirildiğini özetle ve çok kısa naklettikten sonra, V) Kuran hükümlerinin, günümüzün evrensel hukuk ilkeleri ve insanlığın ortak kazanımları açısından eleştirisini sunmaya çalışacağım.

Kırk Gün Hadisi

İslamiyet’te kader ile ilgili temel bir hadis var. Bu hadis 30 hadis kitabından on yedisinde geçiyor ve bu konuda tam kırk iki tane rivayet var. Hadisin başlıca rivayetlerinden bir kısmı şöyle :

Bu rivayet: Su' be - el- A'mes - Zeyd b. Vehb (el - Cühenî) – Abdulah b.Mes’ûd isnâdı ile nakledilmektedir. Buna göre;
Abdulah b. Mes'ud diyor ki; Sadıku'l- Masduk olan Rasûlullah (s.a.v.) söyle buyurmaktadır: ''Sizden birinizin yaratılısı annesinin karnında kırk gecede toplanır. Sonra bir o kadar zaman içinde aleka olur. Yine bir o kadar zaman içinde mudga olur. Sonra ona bir melek gönderilir ve rızkı, eceli, amel, ve said ya da saki olduğu konusunda dört kelime (yi-konuyu) yazmakla emir olunur. Ardından ruhu üflenir. Sizden biriniz veya bir adam cennetle kendi arasında bir (zira’) karış mesafe kalacak kadar ehl-i cennet işi tutar da; hakkında, geçmiş yazgı öne geçer ve bir ehl-i nâr ameli işler ve cehenneme girer. Sizden biriniz veya bir adam da ehl-i nârın işini tutar tutar da kendisiyle cehennem arasında bir karış kalır; derken önceki yazgısı galip gelir, bir ehl-i cennet ameli isler ve cennete giriverir.' *Ebû Davud et- Tayâlisî, Müsned, I, 38.

İslam Devleti'nin Kuruluşu

Miladi 610 yılında kendisine peygamberlik ihdas edildiğini iddia eden Muhammed ilk önce iddialarını gizli olarak sürdürüyordu. 4 sene sonra açıktan propagandaya başladı. Ömer ile Hamza’nın da saflarına katılması onu moralman güçlendirmişti, ikisi de tanınmış kişilerdi ve Ömer’in Mekke’deki konumu oldukça önemliydi. Ancak gene de Müslümanlar Mekke’deki varlıklarını ancak aşiret ilişkilerine göre sürdürebiliyorlardı. Ebu Talib olmasa Mekkeliler onları barındırmayacaklardı. 617 yılından itibaren Mekkeliler Muhammed’e boykot uygulamaya başladılar. Bu boykot üç sene sürdü ve Muhammed’i koruyan tüm Haşimoğulları kabilesini de kapsıyordu. Görüldüğü gibi bu ilişkiler din, iman, inanç temeli üzerinde değil, kan bağı temelinde şekilleniyordu. Eski kabile soy yasasına göre kendi üyeleri olan birini korumak en temel hakları ve aşiret yasası idi. 620 senesinde bu boykot kaldırıldı ancak gene de Müslümanların sayısında kayda değer bir artış olmadığı gibi Muhammed’i de ciddiye alan yoktu.

el-Ahrufu's-Seb'a (Yedi Harf)

Yedi Harf (el-Ahrufu’s-Seb’a) İslamcıların yıllardır tartıştıkları fakat bir türlü içinden çıkamadıkları bir meseledir. Bu konuda 35 tane görüş ileri sürülmüş fakat hiçbir zaman fikir birliğine varılamamış. Hatta yedi harfin ne anlama geldiği konusunu doğru dürüst bilip de açıklayan da yok. Yedi Harf meselesi Kur’an kaynaklı değil hadis kaynaklıdır ve bu konuda Kur’anda söylenmiş herhangi bir söz yoktur. Ancak tefsirciler bu Hadis’in Kur’an’dan “kolayınıza geleni istediğiniz gibi okuyun” ayetine dayandırmaya çalışırlar. Yedi harfin temeli 40 hadise dayanır ancak bu hadislerin hepsi sahih olarak kabul edilmez. Bu konuda belli başlı hadisler şu şekildedir.

Arapların Devlet Gereksinimi olarak ortaya çıkan İslamiyet

İslam dininin nedenlerini araştırırken sonuçlardan yola çıkmak en mantıklısı olarak görünür hep bana. Neden diye sorulacak olunursa o döneme ait bize kadar gelmiş olan eserlerin son derece azlığı, hatta neredeyse hiç olmamasıdır. Elimizde veri olarak aldığımız eserlerin çogu da İslam dininin ortaya çıkmasından 150 sene sonra rivayete dayalı olarak toparlanmış belgelerden oluşmaktadır.

Şakku's-Sadr

İslami literatürde “Şakku’s-Sadr” denen, gögsün yarılıp kalbin çıkarılarak kötülüklerden arındırılması bahsi ilk olarak İbn İshâk’ın (704–767) Sîretu İbn İshâk adlı eserinde karşımıza çıkmaktadır. Hadis kitaplarında “şakku’s-sadr” hadisini bizlere kadar ulaştıran sahabi râvîler: Mâlik b. Sa’sa’, Übeyy b. Ka’b (ö. 30), Ebû Zerri’l-Ğıfârî (ö. 31/32), Utbe b. Abdi’s-Sulemî (ö.87/705) ve Enes b. Mâlik’tir (ö. 93/711). Bu hadise Muhammed'in hayatıyla ilgili dört yerde karşımıza çıkmaktadır. Bunlar sırasıyla şöyledir :

Miraç'ın Sümer Kökeni

Kiş kentinin Kralı Etena ile ilgili önemli, oldukça tanınmış küçük bir destan var. Tufan öncesi krallar listesinde Etena adı, felaketten hemen sonra hanedanın kralları arasında görülür; orada " çoban, göğe çıkan, bütün ülkeleri birleştiren, kral olan, 1560 yıl hükmeden diye anlatılır. Bu adlandırma, bize göğe uçuşuna dair hiç bir Sümer metni kalmamış olmasına rağmen, Etena'nın maceralarının eski kroniklerce bilindiğini göstermektedir. Ayrıca uçuşunda başarılı olduğu da anlaşılıyor. Fakat uçuşu ile ilgili günümüze gelen daha sonraki Sami metni parçaları çoğunlukla son Asur monarkı Asurbanipal'in kütüphanesinden geliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder